İstanbul: Deprem Çantanı Hazırla! Betül KURTULUŞ Yazdı

Aklımıza düştü yine.
Deprem.
Küçükçekmece’deki yıkılan bina…
Yine deniz kumu,
yine midye kabukları,
yine kaçak kat,
yine kontrolsüz yapılan değişimler.
Ve sonuç.

Yetkililer, deprem uzmanları senelerdir uyarıyor.
Gelecek, geliyor…
Acaba o geleceğe “nasılsa çok var”
diye mi düşünülüyor?

Zaman…
Hem her şeyi unutturuyor.
Hem de su gibi akıp geçiyor.
Bugün yaz geldi derken
hooppp…
yaz bitmiş, aylar geçmiş.
Seneler geçmiş.

İstanbul’da oturan için nasıl acaba?
Beni sırf deprem korkusundan uyuyamayıp,
oturduğu büyük evi satmak isteyip,
parasına göre daha küçük eve geçmek istediği için
arayanlar var.

Ya aldığı maaşla,
ucu ucuna yettirmeye çalışanlar.
Dönüşüme verse nasıl olacak?
Verilen kira yardımları yeterli mi?
Prosedürler hızlıca işliyor mu?
Mahalle aralarında onlarca eski bina.
Nasıl dönüşecek bu kadar süre içerisinde?
Bitmeyen sorular…

İstanbul depremi…
Karot…
Deprem çantası…
Çadır…
Enkaz…
Afad…
Kızılay…
Yardım kolileri…
Seferberlik…

İç karartmak istemesem de,
Gelecek işte gelmekte olan.
Yollar filan iyi güzel de…
O yolda yürüyecek kimse kalmadıktan sonra…

Acilen harekete geçmek lazım.
Yetkililerin işi zor.
Zor.
Ama imkansız değil.
İmkansız sadece biraz zaman alırmış.
Biz gemileri karadan denize sürmüş milletiz
Gerekli donanımlara ve bütçeye sahibiz.
Gerekli yerlere aktarılırsa tabii…

İstanbul…
16.000.000 luk şehir.
Belki şu an aramıza yeni katılanlar oluyor,
kim bilir?

Bilim kurgu filmlerindeki yakın gelecek geldi.
Deprem senaryolarının başrol oyuncuları,
o 16.000.000.
Ama burada zengin oğlan, fakir kız yok.
Ya da fakir ama gururlu genç.
Figüran değil,
herkes birer başrol kahramanı.